INTERSTELLAR!!1!1

Jan 15, 2015 10:53

Ask.fm'deki soruya cevap yazmıştım ama oraya sığmadı :)) copy/paste buraya aldım. Enjoy!


Yazacağım şeyler spoilerlı olacak, filmi izlemediyseniz bir an önce bir yolunu bulup izleyin. Ben Nolan filmlerinin hep overrated olduğunu düşünmüşümdür (bkz. Dark Knight serisi ve Inception) ama bu adamın gerçekten bir hikmeti varmış, ben de ultimate fan trenine ayağımı attım, hayırlısı.

2014'te çok film izlemedim, ama izlediklerim arasında EN İYİSİ buydu, hatta uzun yıllar içinde izlediğim en iyi filmdi. Çok etkilendim, bittiğinde yerimden kalkamadım sinemada ve günlerce etkisinden çıkamadım, sürekli hakkında bir şeyler okumak ve konuşmak istedim. Reddit sağolsun, tamamen filme dair bir subreddit oluşturulmuş, krizim gelince orada takılıyorum.

Spoiler dolu detaylı yorumuma geçiyorum..

Filmi göreli 1 ay oldu sanırım hemen hemen. Çok küçük detaylarını hatırlamıyorum, ama hakkında çok okudum ve belli başlı katıldığım/katılmadığım şeyler var çoğunluğun fikirlerinde;

- Filmin "sevgi her şeyi çözer" konusu üzerinde ilerlemesi görüşüne KATILMIYORUM. Son derece basite indirgemek olur böyle bir düşünce. Filmin olayı artık kurtulması mümkün görünmeyen bir gezegeni kaderine terk etmek versus cesur bir şekilde alternatif bir yol aramak idi.
Cooper NASA'nın teklifini Anne Hathaway'in kaşı gözü için kabul etmedi, ki o noktaya gelene kadar adamın yeni dünya düzenindeki fikirlerini ve duruşunu görme fırsatı da edindik. Murphy'nin okulunda "tabii ki aya çıkmadık, her şey sovyet rusyaya üstünlük sağlayabilmek içindi" gibi bir inanç üzerinden eğitim veriliyordu ve bu adam geçmişin NASA'sında o karadelikten geçecek mekikleri test etmiş bir pilot. O salak insanlara bakarken beyninin nasıl acıdığını hissettim resmen. Bu adamın olayı sevgiden öte "ben bir mühendisim ve dünya bu kader karşısında bu kadar pasif olmamalı" idi her zaman. NASA'nın teklifini o yüzden kabul etti ve o yüzden kızıyla bir daha konuşmama pahasına evini terk edip nereden geldiği belli bile olmayan bir solucan deliğinden geçmeyi kabul etti.

Filmin ilerleyen dakikalarında devasa dalgalı gezegenden sonra gidecekleri rotayı seçerken Anne Hathaway'ın "içimdeki his bana sevdiceğimin gezegenine gitmemizi söylüyor" demesi resmen bazı insanların beynine oturmuş, bütün filmi o repliğin üzerine kurmuşlar. Halbuki ne Cooper ne de Romily kabul etti oraya gitmeyi, tamamen mantıkla Mann'ın gezegenine gittiler. Babaları aldılar tabii orada, orası ayrı mesele, ama yine de bu filmi "sevgi ve aşk kurtuluşun yolu" plotuna saplayıp bırakmamızı gerektirmiyor.

Ama filmin aile kavramını ele alışına HAYRANIM. Cooper'ın "Once you're a parent, you're the ghost of your children's future" sözünde yemin ediyorum ellerimi yüzüme kapatıp hüngür hüngür ağlamak istedim, because it is the universal truth. Ayrıca he was her ghost. Literally. Sonradan o sembolizmi de anlayıp bir kez daha yıkıldım. *sobs inside*
Murphy'nin ergen tribi yapıp babası gittikten sonra arkasından koşması ve Cooper'ın arabadayken yan koltuktaki battaniyeyi kaldırıp Murph belki oradadır diye kontrol etmesi... Hepsi kalp ağrısıydı resmen. Düşündükçe içimi kanırtıyor.
Sonra başka üzücü olan nokta Cooper'ın kızını oğlundan daha çok sevmesiydi mesela. Oğlunun kaderini kabullenmişti, o da farmer olacak, düzeni devam ettirecekti, ama Cooper'ın "we can make a difference" inancına uyan ve umut bağladığı evladı Murphy oldu her zaman. Aile kavramının çarpıklığını ama aynı zamanda kuvvetini görmek çok güzeldi filmde.

Cooper ve Murphy cephesinde sözünü tutarak kızını kurtaran bir baba varken, Brand ailesinde babanın kızına yalan söyleyerek sırf ölecek olan bir gezegenden bir umut yaşam bulabileceği bir bilinmezliğe yollaması da çok tezat bir aile hikayesiydi. Herkes en iyisini umarak bir şeyler yaptı, doğru ya da yanlış.
En çarpık hikaye Cooper'ın oğlununkiydi yalnız. Yıllar sonra gelen mesajlarda bebeğinin dust fırtınaları yüzüden öldüğünü söyleyip sonra ikinci çocuğunu ve karısının tedavi için gitmesine izin vermeyişi çok fenaydı. Düzene sadıklığı, görevini yaparsa ancak bir şeylerin düzeleceğine inanması etc. harikaydı. Babasından umudu kesen Murphy değildi zaten, oğluydu, that was sad.

- Film bilimsel olarak tamamen bir zırvaydı yorumuna KATILMIYORUM, zira o wormhole sahnesi üzerine scientific paperlar yazılmış ve tamamen formülasyona dayalı bir takım tahmini parametrelerle CGI hazırlanmış. En azından oradan bile yüksek puanı hak ediyor. Filmin dedicated bir science danışmanı var nihayetinde.
Sonra yine bu kapıya çıkan başka bir mal yorum "ama karadeliğe girersen yaşayamazsın ki!?" Ulan hanginiz karadeliğe girdi de öldü de sonra geldi "evet ölünüyormuş." dedi. Burada Discovery Science belgeseli çekmiyoruz, science FICTION film çekiyoruz. Filmin kilit noktası zaten karadeliğin içindeki sırrın çözülmesine dayanıyor. Bütün o formüller, denklemler vs. karadeliğin içindeki dataya bağlı ve o yüzden çözümlenememiş, dünyayı kaderine bırakmış. Film bizim bildiğimiz sınırlar içinde kalıp karadeliğe gireni öldürerek yeni gezegen üzerinden devam etseydi hakkımı helal etmezdim.
Karadelik yörüngesinde duran gezegenler konusunda da belli şartlar sağlanırsa (karadeliğin kendi etrafında dönüş hızı vs.) bu tip bir habitable gezegen hala o kadar yakında varolabilir denmiş, ama zaten burada olay "ay ama karadeliğe o kadar yakın gezegen mi olur ayol!" değil, VISUAL, ACTION, VARSAYIM, HAYALGÜCÜ, HEYECAN. Ulan koskoca bir sonsuzluk içinde yaşıyorsun, varsay ki oldu öyle bir şey, bak karadelik o kadar hızlı hareket ediyor ki etrafında güneş kadar gezegen ısıtabilecek ama yakmayacak bir ısı ışıması var. İnan buna yani, inan ve devam et.

Bunları söyleyip hala ikna olmamış adamın sarıldığı bir diğer eleştiri ise "koskoca dalga gezegeninden fırlayıp çıktılar, dünyadan çıkarken roketle yollandılar, yani şimdi bu biraz gerizekalıca değil mi?" Azcık düşünsen hiç değil. Kardeşim sen bu insanları ebesinin cebine yolluyorsun, dünyada bu mekiklerin yakıtlarını boşa harcamadan onları uzaya gönderebilecek teknolojin mevcut, onu kullan bari de bu zavallılar ellerindeki bütün kaynakları gidecekleri yere varınca kullansınlar. Bu kadar basit.

E madem bu kadar hazırlıklı bilgiliydiler o dalga gezegeninde 7 değil de 23 yıl geçirdiklerini nasıl fark etmediler?!! Human error. Relativity doğru orantıyla hesaplanabilecek kadar basit bir şey değildi demek ki. Adamları o kadar sene o gezegenlerden aldıkları bilgi 1 ve 0'dan ibaretti, bir şekilde dünyada hesap kitap yaptılar, 7 sene buldular ama things went SOOOO WRONG. Muhteşem bir twistti o. MOVIES NEED TWISTS, YOU KNOW! 23 yıl geçti gitti, orada zaten çözüm bulup dünyayı kurtarma inancı yıkıldı bitti kül oldu. Murphy "senin gittiğin yaştayım, bence artık dönmen gerekiyor" derken Cooper ağladı ben ağladım, hala da gözlerim doluyor. Babası gerçekten geri dönebileceğini düşünüyordu, ama yeni keşfettikleri imkansızlık karşısında kızının onu azarlayan videosu vardı elinde sadece. Korkunç bir şey.

Suspended disbelief bile demiyorum bunlara, gayet her şeyin bir açıklaması olabilir science fiction'da. %100 fizik kimya uzay mantık kuralına uymayabilir, ama YOU CAN EXPLAIN IT WITHOUT HURTING YOUR BRAIN.

Hayır sonra bunları düşünüp tam inanç kaybedecekken o dalgalı gezegenin karadeliğin yerçekimi kuvveti yüzünden öyle olduğunu anlamak, gezegen üstündeki force sebebiyle karaların oluşamaması ve BÜTÜN SUYUN iki kocaman dalga halinde nöbetleşe dönmesi kadar korkunç ama muhteşem bir kavram olamaz. Burada tek katıldığım şey keşke fragmanda "onlar dağ değil, dalga" kısmının olmasaydı. Harika bir andı çünkü biliyor olmama rağmen, ama bilmeseydim MUHTEŞEM olabilirdi.

- Cooper'ın geçmişe mesaj yollaması bir paradoks ya da insanların kurtulduğu gelecek bir alternatif zaman akışı görüşüne de KATILMIYORUM. Fifth dimensionda paradoks oluşması diye bir şey yok. Biz 4. boyut (zaman) üzerinde yaşayan 3 boyutlu insanlar olarak zamanı düz bir çizgi olarak görebiliyoruz ve değiştiremiyoruz, ama kendi boyutumuz ya da altındakileri değiştirebiliyoruz. Ben bir mendil kutusunu alıp başka bir yere koyabiliyorsam ve bu varlığın sonunu getirmiyor ise 5. boyutta da 4. boyut olan zamanı istediğim gibi çekiştirip değiştirebilirim, çünkü o artık düz bir çizgi değil. Cooper karadelik içinden geçip 5. boyutu experience etti.
Tesseract denen şeyi kim yaptı ve neden sadece kütüphane vardı? Tesseract'i gelecekteki insanlar yaptı, hani şu Murphy'nin kurtardığı insanlık var ya, hah o, wormhole'u da onlar kurdu. E o zaman paradoks? Değil. Stable time loop. Bize göre lineer olan zaman çizgisinden geçmişte görünen bir olay geleceğimizi oluşturmuş gibi duruyor ve bu kendi kuyruğunu yutmaya çalışan yılan gibi bir şey. Interstellar'ı görmeden 1 hafta önce Predestination filmini izledim, eğer buradaki durum kafanızı karıştırıyorsa siz asıl o filmi görün. Stable time loop örneği. Prisoner of Azkaban'da Harry'nin kendi patronusunu görmesi de aynı şey. Kasınca kendi kendinizin babası/anası bile olabilirsiniz yani. Paradoks biz zavallı 3 boyutlu varlıkların beyinleri zorlanmasın diye açıklama getirdiğimiz bir durum bence. 5. boyutta paradoks diye bir şey yok.

Sadece kütüphane olmasının açıklaması da 5. boyutu experience etmiş insanların hala 4. boyut üzerinde yaşayan bir insana mesajlarını nasıl verebilecekleriyle ilgiliydi. 5. boyuttaki TÜM ZAMANLAR Cooper'ın anlayabileceği şekilde kızının odası haline çevrilmiş ve ona sunulmuştu. Zaten Cooper o zamanlara bir şekilde etki edebildiğini anladığında da tüm olay çözüldü.
Boyutlarla ilgili çok basit ve doyurucu bir açıklama için şu videoyu izleyin, favorim: Imagining the Tenth Dimension - http://youtu.be/XjsgoXvnStY

- Bu filme olan bağlılığımın, hayranlığımın en büyük sebebi benim böyle bir senaryoyu nasıl hayal edebileceğimle örtüşmüş olmasıydı. Film ilerledikçe "keşke böyle olsa" dediğim her şey yavaş yavaş gerçekleşti, birisi aklımı okuyor gibi hissettim, ama bir taraftan da aslında ben düşünmüyordum, Nolanlar düşünüp yazmışlardı, onların bebeğiydi her şey. AMA BENİMDİ DE AYNI ZAMANDA, ÇOK GARİP. Mann'ın gezegeninde hep tetikteydim mesela, bir şey yapacak Matt Damon, pislik çıkacak, kesin kesin diye diye tırnaklarımı kemirdim ama gerçekleştiğinde "BEN DEMİŞTİM!" demek yerine sanki hiç bilmiyormuşum gibi koca bir tokat halinde oturdu. Film tahminlerin doğru çıkmasıyla snobluk yaptırmaya izin vermedi, ama bir taraftan da "bak, haklısın, kesinlikle böyle" diyerek muazzam bir tatmin duygusu yaydı içime 3 saatte.
Inception'da birçok insan benim bu filmde hissettiklerimi hissetmiş, şimdi anlıyorum onları, ama nasıl hissedilemeyeceğini de anlıyorum. Inception benim için çok düşünülebilir bir kavramdı, filmi anlamadığımı düşünerek çıkmadım, üzerine daha fazla araştırmak da istemedim. Interstellar değildi. Çok düğüm vardı aşamadığım, ama film hepsini aşmıştı, son derece zevkliydi. Okudukça düşündükçe daha da zevkli olmaya başladı. Sırf bu his yüzünden Inception'a tekrar bir şans vereceğim.

- Filmin müziklerine dikkat etmedim izlerken, ama sonra herkesin ölüp bittiğini görünce "ya ben o müzikleri resmen doğal sesler olarak algılayıp izledim" dedim. Albümü dinledim, defalarca dinledim, cidden muhteşem. Spotify'da var, bakınız. Deluxe versiyonu dinleyin.
Hans Zimmer'ın epikliği çok az müzisyende var. Parçaların çoğunda belli bir melodi yok aslında, ha evet bir THEME melodisi var, you'll see, ama asıl sahnelerle örtüşünce tüyleri diken diken ediyor. Mesela Mountains parçasını dinliyorum şu anda ve yükseldiği noktada önce hızlanıp sonra yavaşlayan saat tıkırtı sesleri gözlerimi dolduruyor. Ben filmiyle bu kadar tek parça olmuş bir soundtrack dinlememiştim daha önce.
Doğal sesler demişken Mann'ın yamuk attachmentı sonrası mekiğin patlamasının ardından gelen sessizlik MUAZZAMDI. Sessiz uzay >>>> HER ŞEY.

- Biraz karakterlerden bahsedeyim. Cooper'a diyecek bir şey yok, her ne kadar Golden Globe'da bu filme sadece soundtrack dalında TEK bir adaylık gelmiş olsa da Oscarlarda Mcccoughgjfhjfney yine bir yer kapar diye düşünüyorum. Bir an kafam karıştı benim Globelarda bir şey göremeyince, acaba release date'i uymadı bu sene değil seneye mi dahil olacak ödüllere diye, ama değilmiş. Çok garip. He was flawless. Hiçbir sahnede "ay bu adam how to lose a guy in 10 days matthew ya" diye düşünmedim. Herif Oscar'ının hakkıyla oynadı yani.

Birçok kişinin düşündüğünün aksine Anne Hathaway, Sandra Bullock gibi her hareketi felaket olan bir kadın karakter değildi. Brand'i o kisve altına sokmaya çalışanlara çok pis atarlıyım, yok öyle bir şey. Bu filmin Sanra Bullock'u Doyle'du gayet. Mandafor, TARS zaten getiriyor kadını, sen daha ne gece mehtaba bakarmış gibi dalgayı izliyorsun, girsene içeri. Bildiğin mallıkta zirveydi, öldü de kurtulduk. Brand was smart, belki biraz emotional, ama useful. Gelecek nesil insan nüfusunu kadına emanet ettik, daha nolsun!

Ancak ve ancak filmdeki gizli kahraman ve muhtemelen zaman ilerledikçe tekrar seyretmelerimde favori karakterim olacak insan Romilly'dir. ADAM 23 SENE BEKLEDİ ARKADAŞLAR. Gelmeyecek bunlar ben gideyim sağlıcakla demedi. Adam bekledi, çalıştı, bilgi topladı, sonra da allahın belası kaçık Mann'ın bubi tuzağına kurban gitti. Çok yazık oldu çok. Ayrıca filme olan tavrımın 180 derece yaptığı ve beni dönülmez akşamın ufkuna götüren nokta da Romilly'nin mekik içinde depresyona girdiği bir sırada Cooper'ın gelip ona doğa sesleri dinlediği müzik çalarını vermesiydi. Gerçi belki sadece beni bu kadar etkilemiştir o sahne çünkü yaklaşık iki senedir anksiyete, meditasyon, telkin konularını araştırıp okuduğum için doğa sesleriyle rahatlamanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Astronotların duyu izolasyonu altında o kadar uzun süre seyahat etmelerinin de ne kadar önemli bir nokta olduğunu görmek çok tatmin ediciydi, film o noktadan sonra benim için %100 İYİ FİLM oldu.

TARS konusunda herkes hemfikir. O robotu ilk gördüğümüz anda "ulan dizayn ede ede bunu mu etmişler bu ne be" deyip, dalgalı gezegende parçaları yer değiştirip çılgın atmaya başlayınca sesimizi bile çıkaramadık. Bu bir başarıdır. TARS candır, bitanedir, filmin sonunda survive eden karakterlerden biri olması da ayrı bir heyecan vermiş, mesut etmiştir. Filmin sonundaki TARS demişken, benim takıldığım tek saçmalık noktasına gelelim. Kardeşim siz karadelikten çıkan bir ROBOT bulmuşsunuz, sadece güç kaynağı bozuk diyorsunuz, O KADAR ZAMAN NE BEKLEDİNİZ COOPER GELSİN DE GÖRSÜN DİYE. Açın bakın içinde başka daha ne datalar var vs. Neyse, çok takılmıyorum oraya, we needed emotional moments.

- Hayvani derecede seviyorum bu filmi. Bluray'i Mart'ta çıkacak sanırım, sabrımın sınırlarındayım, ama bekliyorum. BEKLİYORUM. HADİ ÇABUK.

- Son olarak bu filmi Gravity ile karşılaştırıp Gravity'i daha iyi bulanların alnını karışlamak suretiyle suratlarını tokatlamak isterim. Yok deve. Git bir yüzünü yıka, çay koy gel, sonra konuşalım.
Previous post Next post
Up